Mehmet Nail

ANA SAYFA BİYOGRAFİ İLETİŞİM
  • ESERLER
    • Vodina - Kaan'ın Öyküsü
    • Vodina - Eleni'nin Düşü
    • Kırbaş'tan Reks'e Can Dostları
    • TR
    • |
    • GR
    • |
    • EN

    Vodina - Eleni'nin Düşü


    ...
    Vodina - Eleni'nin Düşü
    -Kitap Önsözü-
    Vodina serisinin ilki olan “Vodina – Kaan’ın Öyküsü” kitabında hikâye Kaan’ın ağzından kaleme alınmıştı ve Eleni’yle yaşadığı aşk da bir erkeğin bakış açısına göre aktarılıyordu.
    “Vodina – Eleni’nin Düşü” kitabında ise hikâyenin devamı Eleni’nin ağzından anlatılıyor ve Kaan’la aralarında geçenler de bir kadın gözüyle irdeleniyor.
    İlk kitaptaki gibi bunda da bu ikilinin kültür farklılıklarından dolayı yaşadıkları sorunlar yer alırken, zamanın onları nasıl değiştirdiği konusuna da dikkat çekiliyor.
    Eleni’nin Kaan’ın kitabını okuduktan sonraki değişimine de özel bir vurgu yapılıyor.
    Eleni bu kitabı okumayı bitirince eski günlüğündeki anılarını ve Kaan’ın kendisine yazdığı şiirleri okumaya yöneliyor, bunları okudukça da yeniden geçmişin güzel günlerini anımsıyor.
    Bir süre sonra da Kaan’a olan özlemi derinleşmeye başlıyor ve onu bir daha göremeyebileceği korkusu bunu iyice pekiştiriyor.
    -Birinci Bölüm-
    Eleni içinde Kaan’ın kitabının da bulunduğu e-postayı aldığında iş yerindeydi.
    Önceki geceden beri sürekli e-postalarını kontrol ediyor, Kaan’ın virüs yüzünden sağlık sorunu yaşıyor olabileceği düşüncesi kendini kötü hissetmesine sebep oluyordu.
    Ondan gelen e-postayı görünce bir anda rahatladı ve meşgul olduğu işini bir kenara itip e-postaya odaklandı.
    Tam bunu açmak üzereyken de yoğun bir heyecana kapıldı ve kalbi yerinden çıkacakmış gibi oldu.
    Birkaç kez derin derin nefes aldı ve kendini iyi hissettiği kanaatini getirince yardımcısına seslenerek içeriye kimseyi almamasını, hatta kendisinin bile girmemesini söyledi.
    Ondan “tamam” yanıtını alınca da bir hamleyle önündeki e-postayı açtı ve hızlıca içindeki yazıya göz attı.
    Kaan’ın sağlık durumunun kötüleşmekte olduğu yazısını fark edince de bir anda morali bozuldu ve kitabı okuyup okumama konusunda tereddüde düştü.
    Fakat içgüdüleri merakını tetikleyince kendine hâkim olamadı ve ani bir refleksle kitap dosyasının üzerine iki kez tıklayarak sayfaların önündeki ekrana yansımasını izledi.
    Kaan önceki yazısında kitabın ismini “Vodina” koyduğunu belirtmişti; ama başlıkta ‘Vodina” dışında “Kaan’ın Öyküsü” de yazıyordu.
    Bundan sanki kendisine üstü kapalı bir mesaj vermek istediği izlenimini edindi ve bunun ne olabileceğini düşünürken sayfaları hızlıca ilerletmeye başladı. Ancak bir süre sonra yaptığının anlamsız olduğu hissine kapıldı ve hemen kitabı kapatarak e-postada yazanlara odaklandı.
    Kaan’ın, “zaten bunca yıldır ruhen benim dostum olduğunu belirterek cevap vermek istiyorum” sözlerini görünce de yeniden duraksadı ve hafif bir tebessümle, yine her zamanki gibi iyi niyetlisin. Belki de seni bana farklı kılan yönün buydu, diye mırıldandı.
    Kendisinin İskeçe’yi ziyaret etmesi durumunda sohbet etmek istediği konuları dile getirişini ve bunları imalı aktarışını okuduğunda da duygu yoğunluğu epey arttı.
    Özellikle de, “sonuçta hayallerimi en iyi bilen kişi sendin ve seninle konuşarak zaman kavramının yıllar içinde bizlere ve hayallerimize nasıl davrandığını öğrenmeyi hedefliyordum” cümlesinin sonuna geldiğinde bir anda gözlerinde yaşlar belirdi.
    Biliyordu ki gelecekle ilgili birçok güzel hayali birlikte kurmuşlardı; ama zamanın akışı kendilerine istedikleri gibi davranmamıştı.
    Kurdukları hayaller geçmişin hoş anıları arasında kalmışlar, onları hatırlamak istediği her seferinde hayal kırıklığı olarak geri dönmüşlerdi.
    Gözyaşları dinene kadar bunları düşündü ve bir müşterisiyle olan randevu saatinin yaklaştığını fark edince kitabı okumaktan vazgeçti.
    Ancak onu bir kez daha açtı ve bilgisayarının yazıcısından çıktısını alarak bu çıktıyı çantasına koydu. Ardından önündeki işine odaklandı ve gün boyunca sürekli işiyle meşgul oldu.
    Yorucu bir gün geçirdiği halde aklı sürekli kitapta takılı kaldı ama ona göz atacak uygun bir fırsat da bulamadı.
    Akşam eve vardığında Ksanthoula’yla virüsü, özellikle de İskeçe’yi diğer illerden daha fazla etkilemiş olduğu konusunu konuşmak için yoğun bir çaba sarf etti; ama yemeğe kadar bunu da başaramadı.
    Yemeği servis ederken daha fazla sabredemeyeceği sonucuna vardı ve Ksanthoula’nın ne düşüneceğini hiç önemsemeden direkt söze girdi. Ciddi bir ifadeyle ona:
    “Kızım, İskeçe’deki çevrenden ya da tanıdıklarından virüse yakalanmış kimseler var mı?” diye sordu.
    Ksanthoula ortada hiçbir konu yokken annesinin kendisine bu soruyu sormuş olmasına biraz şaşırdı; fakat Yunanistan’ın genel gündeminin İskeçe olması sebebiyle bunu çok da yadırgamadı. Hemen ona karşılık vermek istedi ve kibar bir dille:
    “Hayır. Zaten virüs şehirde pek etkili değil. Daha çok balkan köylerini etkilemiş görünüyor. Benim arkadaşlarımdan virüse yakalanan olduğunu da henüz duymadım.” cevabını verdi.
    Eleni bu yanıttan, kızı Ksanthoula’nın Kaan’ın virüse yakalandığı bilgisinden henüz haberdar olmadığı sonucuna vardı ve merakını gidermek için bu konuyu biraz daha açmak istedi.
    Bu sefer de:
    “Ev sahibinle ya da komşularınla hiç konuştun mu?” diye sordu.
    Ksanthoula bu sorunun altında başka bir anlam arar gibi bir süre cevap vermedi ama suskunluğunun annesini rahatsız edeceğini bildiği için bir an önce bunu cevaplaması gerektiğini düşündü.
    Hafif bir gecikmeyle ona:
    “Geçen hafta mahallemdeki marketin sahibini aramıştım. İskeçe’nin farklı yerlerinde test merkezleri kurulduğunu, halkın bunlara büyük rağbet gösterdiğini, hatta kendisinin de test yaptırdığını, muhtemelen de temiz çıktığını söylemişti.
    Dolayısıyla o çevrede korkulacak bir durum olduğunu pek sanmıyorum.” yanıtını verdi.
    Eleni:
    “Çevrendeki insanların halini hatırını sorman çok hoşuma gidiyor. Yarın uygun bir zamanda ev sahibini de ara ve ona da İskeçe’de ne olup bittiğini sor.
    Hem gönlünü almış olursun hem de son gelişmeleri öğrenip beni de bilgilendirirsin. Çünkü tekrar okullar açılırsa seni gönderip göndermeme konusunda çekincelerim var.” yorumunu yaptı.
    Ardından sessizliğe bürünerek Kaan’ın son durumunu kimden ve nasıl öğrenebileceğini düşünmeye başladı.
    Ayrıca onun cep telefonunu da bulmak istiyordu; çünkü gerektiğinde ona hemen ulaşabilmeliydi.
    Muhtemelen Foti’yle Niko’da numarası vardı ama Kaan’dan ayrıldığı günden bu yana ikisiyle de arası limoniydi.
    Gerçi söz konusu Kaan’ın sağlığı ve virüse yakalanmış olması olunca kendisine sıcak davranacaklarından emindi; ama yine de onların yardımını istemeye çekiniyordu.
    Aynı arkadaş ortamında bir araya geldiklerinde kendisiyle selamlaşıyorlardı; ancak eski samimiyetlerini göstermiyorlardı.

    Devamı okumak isterseniz e-kitabı satın almak için tıklayınız...


    -Kitap Hakkında Notlar-

    Kitap; 18 bölüm, 57 bin kelimeden oluşmakta olup yazarın bundan önce yayımladığı kitaplarda olduğu gibi yine Batı Trakya’da, özellikle de kendi doğup büyüdüğü bölgede konuşulan Türkçeyle kaleme alınmıştır. Yabancı kelimelerden arındırılmış, sade ve yalın bir dil olduğu için okuması oldukça kolaydır.

    • Ana Sayfa
    • Biyografi
    • İletişim
    • Görseller
    • Tüm Eserler
    • Vodina - Kaan'ın Öyküsü
    • Vodina - Eleni'nin Düşü
    • Kırbaş'tan Reks'e Can Dostları

    Site içi arama

    © Copyright and designed by Mechmet Nail - All Rights Reserved